NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
31 - (1089) حدثنا
يحيى بن يحيى.
قال: أخبرنا
يزيد بن زريع عن
خالد، عن
عبدالرحمن بن
أبي بكرة، عن
أبيه رضي الله
عنه، عن النبي
صلى الله عليه
وسلم قال: "شهرا
عيد لا
ينقصان. رمضان
وذو الحجة".
{31}
Bize Yahya b. Yahya
rivayet etti. (Dediki) Bize Yezid h. Zürey Halid'den, o da Abdurrahman b. Ebî
Bekrâ'dan, o da babası (Radiyallahu anh)'dan, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'den naklen haber verdi:
«İki bayram ayı noksan olmazlar,
bunlar Ramazan île Zilhicce'dir» buyurmuşlar.
32 - (1089) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة. قال:
حدثنا معتمر بن
سليمان عن
إسحاق بن سويد
وخالد، عن
عبدالرحمن بن
أبي بكرة، عن
أبي بكرة ؛ أن
نبي الله صلى الله
عليه وسلم قال: "شهرا
عيد لا
ينقصان". في
حديث خالد
"شهرا عيد
رمضان وذو
الحجة".
{32}
Bize Ebû Bekir b. Ebi
Şeybe rivayet etti. (Dediki) Bize
Mu'temir b. Süleyman, İshak b. Süveyd ile Hâlid'den, onlar da Abdurrahınan b.
Bekrâ'dan, o da Ebû Bekra'dan naklen rivayet ettiki, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem):
«İki bayram ayı noksan
olmazlar» buyurmuşlar.
Hâlid'in hadîsinde: «İki
bayram ayı: Ramazan île Zil-Hicce noksan olmazlar» denilmiştir.
İzah:
Bu hadisi Buharı Ebû
Davud, Tirmizi ve îbni Mâce, «Kütâbu's-Savm»'da tahric etmişlerdir.
Hadisi şerif, biri
İshak b. Suveyd, diğeri Hâlid El-Hazza' olmak üzere iki terikden rivayet
olunmuştur.
Bu tariklerin ikisi de
sahih olmakla beraber Buhâri, îshak b. Süveyd tarikini yalnız başına rivayet
etmiş, Nesâi'den gayrı «Sahih» sahipleri ise onu Halid-i Hazza tarikinden
rivayet etmişlerdir.
Buhâri 'nin İshâk
tarîkini tercih etmesi: Bu rivayet üzerinde ihtilâf edilmediği içindir.
Bununla beraber bazı
raviler hadisin merfu' olup olmadığında şek etmişlerdir.
Tirmizî: «Bu hadis
Abdurrahman b. Ebî Bekrâ'dan mürsel olarak da rivayet edilmiştir.» demiş, bu
sebeple onun sahih değil, hasen olduğunu söylemiştir.
İbnü'I Cevzî bu babda
şunları söylemiştir: «Bayram Şevval'de olduğu halde Ramazan'a neden Bayram ayı
denilmiştir» şeklinde bir sual varid olursa, bu suale E'rem iki vecihle cevap
vermiştir.
1. Veçhe göre :
Şevval'in hilali bazen Ramazan'ın son günü zevalden sonra göründüğü için
Ramazan'a bayram ayı denilmiştir.
2. Veçhe göre : Bayram
oruca yakın olduğu için yakınlık sebebiyle Araplar bayramı oruç ayına izafe
etmişlerdir.
Ulemâ bu hadîsin
te'vîli hususunda ihtilâf etmişlerdir. Bâzılarına göre «îki bayram ayı noksan
olmazlar» cümlesinden murâd: «Gün hesabıyla noksan olsalar bile hükümde noksan
değildirler» demektir.
Diğer bazıları: «Bu
cümlenin mânâsı, mezkur iyi ayın ikisi de noksan olarak bir senede
bulunamazlar. Biri yirmidokuz çekerse, diğeri otuz olur, demektir» mütalaasında
bulunmuşlardır.
«Bundan murad:
Zül-Hicce ayının on gününde işlenen amellerin faziletini beyândır. Zira bu ay
ecir ve sevap hususunda Ramazan'dan geri kalmaz» diyenler de vardır.
îbni Hibbân «Bu haberin
iki mânâsı vardır, biri iki bayram ayının bize nisbetle noksan olsalar bile
hakikatta noksan olmamalarıdır, diğeri iki bayram ayının fazilet hususunda
noksan olmamalarıdır» diyor.
Tahavî dahi şu
mütalaayı serd ediyor: «Bu hadisin manası, Bayram ayları yirmidokuz bile
çekseler yine tamam sayılırlar. Çünkü birinde oruç, diğerinde hac vardır. Bu
ibâdetlerin hükümleri ise noksan değil tamdır.»
Kirmâni diyor ki:
iHacc, Zül-Hicce ayının ilk on gününe tesaadüf eder, binâenaleyh ayın noksan veya
tamam olmasının bunda dahl-ü te'siri yoktur. Fakat Ramazan böyle değildir, onun
tamamı oruçla geçer ve bazen tam bazen de nakıs olur, dersen ben de derim ki:
Bazen hacc günlerinde
baygınlık vukûbulur, bu sebeple o günlerdeki noksan Ramazan'in sonunda hilal
görülmemek suretiyle meydana gelen noksana benzer. Bazen bir gün ziyade ve
eksik hesab edilmek sûreti ile hata da edilebilir. Bu suretle Arefe ayın
sekizinde veya onun da yapılabilir. Şu halde hadisin manası, Arafât'da gün
hatâsiyla vakfeye duranların ecirleri hatasız vakfe yapanların sevaplarından
noksan olmaz.» demektedir.
îbni Battal'ın beyânına
göre ulemâdan bir taife: Arafe'den bir
gün evvel veya sonra vakfe yapmak suretiyle bütün hacılara şamil bir hata
işlenirse, yapılan vakfe kafidir, çünkü o günler ictihadla ibadet eden kulların
Allah indindeki sevabını azaltmaz. Nitekim noksan kalan oruç günleri de
Ramazan'ın sevabını noksan etmez.» demişlerdir.
Bu kavil Atâ', Hasan-ı
Basrî, îmam A'zam ve imam Şafiî’den naklolunmuştur.
İbnü'l Kaasim: Hacılar
hata ederek vakfeyi Arefe gününden sonra yapsalar bu caizdir. Fakat vakfeyi
terviye gününden evvel yaparlarsa ertesi gün bir daha vakfe yapmaları îcab
eder.» demiştir.
Ulemâdan bazılarına
göre Zül-Hicce 'nin sekizinci günü vakfe yapmak hiçbir suretle caiz değildir.
Çünkü o gün vakfe ayı görerek yahut görmeyerek yapılır.
Ayı görerek yaparlarsa
9. günü tekrarlamaları, görmeden yaparlarsa 10. günü tekrarlamaları îcab eder.
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'ın hassaten bu iki ayı zikir buyurması oruçla hacc bu aylarda
yapıldığı içindir.
Nevevî kat'iyyetle buna
kaail olmuştur.
Tıybî: «Hadîsin
zahirine bakılırsa bu iki ayın hassaten zikredilmesi, başka aylarda bulunmayan
bir meziyete sahip oldukları içindir. Yoksa hadis, başka ayda yapılan taatın sevabı
bunlarda yapılanın sevabından daha azdır, mânâsına gelmez. Maksad bu iki ay
bayramlara mahsus olduğu için onlarda vuku'u melhuz olan hatânın hükmünü
kaldırmakdır.» demiştir.
Hadis-i şerif,
sevapların amellere göre değil, sırf Allah'ın bir fadl-ı ihsanı olduğunu
soyliyenlerin delilidir.
Yine bu hadîs tam ve
noksan ayların sevabda müsavi olduklarına delildir.